İNEKLERDE SÜT YAPIM MİKTARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Geri Dön
İNEKLERDE SÜT YAPIM MİKTARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Prof.Dr. Ayhan BAŞTAN
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi
abastan@ankara.edu.tr                                                                                                                                                                                                                                                                                    İneklerde İneklerde normal şartlarda doğumu izleyen 6. hafta civarında süt yapımı artar, daha sonra kademeli olarak düşüş gösterir. İneklerde süt verimini etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörler; ırk, yaş ve doğum zamanı canlı ağırlık, laktasyon sayısı, kuru dönemin uzunluğu, gebelik, doğum mevsimi, çevre ısısı, hastalıklar (özellikle mastitis), yönetimsel faktörler (yem ve su desteği, büyüme hormonu, sağım aralıkları, sağım sıklığı), süt yapım hızı ve rezidüel süttür.
Irk
İneklerde ırk, süt verimini belirleyen önemli bir faktördür. Örneğin  Holştayn ırkı ineklerde süt verimi ve süt içindeki önemli komponentlerin miktarı (protein, laktoz gibi) diğer ırklardan daha fazladır.
Yaş ve Doğum Zamanı Canlı Ağırlık
İneklerde üretilen süt miktarı ilerleyen yaş veya laktasyon sayısıyla birlikte artmaktadır. Süt verimindeki artış ilerleyen yaşla birlikte canlı ağırlık artışından kaynaklanmaktadır. Çünkü canlı ağırlık arttıkça onunla paralel sindirim sistemi organlarının ve memenin hacmi de artmakta, çok yem tüketen ve memesi büyük inek doğal olarak daha çok süt vermektedir.
Laktasyon  Sayısı
İneklerde süt verimi laktasyon sayısına paralel artmakta, 4-5. laktasyon döneminde maksimum düzeye ulaşmaktadır. Laktasyon sayısına parelel süt verimindeki artış, meme hacmindeki artıştan kaynaklanmaktadır. İneklerin süt veriminde 1. laktasyondan beşinciye kadar %30’lık artış olmaktadır.
Kuru Dönemin Uzunluğu
Sütçü ırk inekler yeterli miktarda süt üretebilmek için 2 ay kadar kuruya çıkartılmalıdır. Bu dönem gelecek laktasyonda maksimum süt verimi için gereklidir. Ayrıca kuru dönem fötal gelişim ve annenin bazı mineralleri depo etmesi açısından da önemlidir. Kuru dönemde vücut kondüsyon skoru iyi olan ineklerin laktasyon döneminde süt verimleri yüksektir.
İneklerde meme izleyen laktasyon döneminde normal süt üretimi için belirli bir dinlenme süreci geçirmelidir. Kuru dönem süresince memede makroskobik ve mikroskobik değişiklikler olmaktadır. Laktasyon döneminin sonuna doğru alveollerdeki sekretorik hücrelerin sayısında azalma olur, kuru  dönemin başında ise bu hücrelerin sayısı minumum düzeydedir. Kuru dönemde alveol hücreleri ölmez fakat kollabe olur. Bu nedenle alveolus içindeki boşluklar görülmez ve memenin büyük kısmı konnektif dokudan ibarettir. Bu durum yeni laktasyon dönemi başlangıcına kadar devam eder ve laktasyon dönemi başlangıcında olaylar tersine döner.
İnekler için 45-50 günlük kuru dönem uzunluğu idealdir. Şayet bir inek kuruya çıkartılmaz ise izleyen laktasyon döneminde süt verimi %25-30 oranında düşer. Örneğin kuru dönem uzunluğu 10-40 gün arası tutulan inekler, kuru dönem süresi 40-50 gün kadar tutulan ineklerden bir laktasyon döneminde 450-680 kg kadar daha az süt üretmektedir. Kuru dönemin belirtilen ideal dönemden uzun tutulması da süt verimini olumsuz etkilemektedir. Özellikle ineklerin ortalama yıllık süt verimi ve yaşam boyu verimlilik süresi de kısalmış olur. Kuru dönem süresi uzun olan ineklerde yağlanma ve metabolik bakımdan tembellik şekillenir. Bu durumda prepartum dönemde metabolik hastalıklarla mastitis riski ve süt somatik hücre sayısı artar. Oysa kuru dönem süresi kısa olan ineklerde de izleyen laktasyon döneminde somatik hücre sayısının arttığı, fakat daha az klinik mastitis şekillendiği belirtilmektedir.
Sonuç olarak;
1.Kuru  dönem uzunluğu optimum sınırlarda  tutulmalıdır.
2. Kuru dönemin 40 günden kısa veya 70-80 günden uzun tutulması izleyen laktasyon döneminde süt veriminde azalmaya yol açacaktır.
3.Kuru dönemde meme  bezinde önemli değişiklikler olur.
4.Kuru dönemde sütün yapısı değişir.
Gebelik
Gebelik süt verimi üzerine inhibitör etki yapmaktadır. Gebe ineklerde süt veriminde düşüş gebeliğin 5. ayından sonra başlamaktadır. Çünkü bu dönemden sonra süt yapımı için gerekli enerji fötal gelişim için harcanmaktadır. Gebeliğin 8. ayındaki bir inek aynı dönemdeki gebe olmayan bir inekten %20 oranında daha az süt üretmektedir ve gebeliğin bu döneminde süt içindeki hücresel komponentler de artmıştır. Gebe ineklerde süt verimindeki azalma fötusun besin ihtiyacının artmasından daha çok, bu dönemde artan östrojen ve progesteron hormonunun süt verimi üzerine olumsuz etkisinden kaynaklanmaktadır.
Doğum  Mevsimi
Doğum mevsiminin süt verimi üzerine olan etkisi; ırk, laktasyon sayısı ve iklime göre değişebilmektedir. Örneğin ilkbahar başlarında doğum yapan inekler, yazın doğum yapan ineklere oranla %8 veya daha yüksek oranda süt üretir. Bu durum gün ışığı ve çevre ısısı ile ilgilidir. Doğum mevsiminin süt verimi üzerindeki etkisi, iyi bakım ve besleme koşullarının sağlanmasıyla ortadan kaldırılabilir.
Çevre Isısı
Çevre ısısının süt verimi üzerine etkisi, inek ırkına bağlı değişmektedir. Holştayn ırkı inekler düşük çevre ısısına diğer ırklardan daha iyi tolerans gösterirler. Oysa Jersey gibi ırklar, yüksek çevre ısısını çok daha iyi tolere eder. Holştayn ırkı inekler için optimum çevre ısısı, 10°C’dir. Bu ırk ineklerde çevre ısısı 27°C’nin üzerine çıktığında, süt verimi ve süt yağı oranı düşer. Yüksek çevre ısısının süt verimini olumsuz etkilemesinin nedeni, artan çevre ısısı ile birlikte yem tüketimindeki azalmadır. Yüksek süt verimli inekler, düşük süt verimli olanlara göre yüksek çevre ısısının olumsuz etkisinden özellikle de laktasyonun pik yaptığı dönemde daha çok etkilenmektedir. Yüksek çevre ısısı yanı sıra çevre ısısının düşmesi de süt verimini etkiler. Çevre ısısı düştüğünde, ineklerin su tüketimi azalır, su tüketimi düştüğünde onunla parelel süt verimi düşer.
Çevresel nem oranı da süt verimini etkilemektedir. Nem oranının artması, sıcak ve soğuk havanın süt verimi üzerindeki negatif etkisini daha da belirginleştirmektedir. Nem oranının %60-80, çevre ısısının 4-20 °C arasında olması, süt verimini etkilemez. Çevre ısısı 20 °C’den, nem oranı %60-80’den yüksek ise süt verimi düşmektedir. Çevre ısısı 40 °C’nin üzerine çıktığında, yem tüketimi tamamen durmakta ve süt üretimi azalmaktadır.
Sütçü ırk ineklerde özellikle yüksek çevre ısısının fertilite ve süt verimi üzerine olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle yüksek süt verimli ineklerin bulundukları bölümlerin soğutulması, yüksek çevre ısısının neden olacağı verim kayıplarını azaltacaktır.
Sütçü işletmelerde yaz aylarında önemli verim kayıpları olmaktadır. Yaz aylarının verim üzerine etkisi solar radyasyon, hava ısısı ve yüksek nemden kaynaklanan ısı stresi nedeniyledir. Özellikle yüksek süt verimli ineklerde, ısı stresi sindirim ve metabolizmayı etkileyerek süt verimini düşürür. Isı stresi altındaki inekler ağızlarını açarlar, çok sık solurlar ve terlerler. İnek, yüksek çevre ısısını tolere edemez ise vücut ısısı yükselir. Vücut ısısındaki artış, yem tüketiminde azalmaya ve solunum sayısında artışa (%25 veya daha fazla) yol açar. Bu tür  koşullarda ineklerde fertilite azalır, immun sistem zayıflar ve süt verimi düşer. Oysa inekler yüksek süt verimi için daha çok yem tüketmeye ihtiyaç duyarlar. Çevre ısısı 240C’yi aştığında ise yem tüketimi azalır, yem tüketimindeki azalma sonucunda süt verimi yaklaşık %30 oranında düşer ve fertilite kaybı olur.
Besleme ve yönetimsel bazı önlemler alarak ısı stresinin inekler üzerindeki olumsuz etkisi ortadan kaldırılabilir veya azaltılabilir. Özellikle rasyon düzenlemesinin bu anlamda önemli katkıları olabilir. Isı stresinin verim üzerine olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için yüksek çevre ısısına maruz kalan ineklerin rasyonlarındaki enerji miktarı arttırılmalı, yemlerine tampon maddeler, potasyum karbonat veya maya eklenmelidir. Bu önlemlere ek olarak, ineklerin barındığı ortamların gölgelik, buhar sistemi, klima veya vantilatörler vasıtasıyla soğutulması, ısı stresinin olumsuz etkisini önleme veya azaltma bakımından yararlı olacaktır. Soğutma önlemleri, ineklerin vücut ısılarının normal sınırlarda tutulmasını sağlar. Bu anlamda ilk düşünülecek seçenek gölgelik, fan veya suyu buharlaştırıp, soğuk ortam sağlayan sistemlerin kurulması olmalıdır. Bunlardan gölgelik sistemi etkili, kolay ve de ucuz bir yöntem olması itibariyle, ilk  seçenek olabilir. Özellikle geçici veya kalıcı gölgelikler ile güneş ışığının etkisi engellenebilir. Bu önlem ile sorun çözülmüyor ise ikinci adım olarak, fanlar veya su buharı yoluyla etkili olan soğutma sağlayan sistemler düşünülmelidir.
İneklerin bulunduğu ortamların ısısının düşmesi, rektal ısının düşmesini sağlayarak, yem tüketimini teşvik eder. Bu olaylar sonucu süt verimi artar. Yapılan çalışmalarda sadece gölgelikler yapılarak sağlanan soğutma işlemine göre gölgelik ile birlikte fan veya buhar sistemi kurulan işletmelerde süt veriminde %11’lik bir artış görülmüştür. Sonuç olarak; ısı stresi yüksek süt verimli ineklerde süt verimini ve yapısını etkilemekte, fertiliteyi düşürmektedir. Isı stresinin olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için mutlaka yem değişiklikleri ve soğutma sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır.
Isı stresi laktasyondaki inekler açısından olduğu kadar, kuru ve geçiş dönemindeki inekler açısından da son derece önemlidir. Kuru dönemde meme invole olur, doğuma doğru tekrar gelişir, fötal büyüme hızlıdır ve kuru dönem sonunda laktasyon yeniden başlar. Bu dönemdeki fizyolojik, rasyon ve çevre değişiklikleri sağlıklı bir postpartum süreç, besinlerden faydalanma ve süt verimi açısından son derece önemlidir. Bu dönemde endokrin sistem ısı stresine laktasyon dönemine göre daha duyarlıdır. Yapılan çalışmalarda kuru dönemde ısı stresi altındaki ineklerin doğum-ilk östrus aralığının uzadığı belirlenmiştir.
Doğum öncesi veya doğumdan kısa bir süre sonrasında ısı stresi altındaki ineklerde, ısı stresine yanıt olarak plazma T4 ve östrojen konsantrasyonu azalmakta ve non-esterize uçucu yağ asitlerinin (NEFA) düzeyi artmaktadır. Gebelik sırasında ısı stresi altındaki ineklerde T4 düzeyindeki düşme meme dokusu, plasenta ve fötal dokuların büyümesini  etkilemektedir. Tiroid hormonunun meme gelişimi ve laktogenezis üzerine etkileri vardır, tiroid hormonunun salımındaki düşme sonrası postpartum süt verimi olumsuz etkilenir. Ayrıca plasenta kaynaklı östrojen yapımındaki azalma postpartum meme gelişimi ve süt verimini etkiler.
Isı stresi altındaki ineklerde NEFA düzeyindeki artışın süt verimi ve fertilite üzerine olumsuz etkisinin ne şekilde olduğu net olarak bilinmemekle birlikte, etkisinin endokrin, metabolik değişiklik ve yem tüketiminde azalmaya bağlı olduğu belirtilmektedir. Yapılan bir çalışmada ısı stresinin buzağı canlı ağırlık ve kolostrum kalitesi (IgG ve IgA düzeyi düşer) üzerine de etkisi olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle ısı stresi altındaki gebe ineklerin özellikle gebeliğin son 1/3’ünde gölgelik veya fan sistemi olan bölümlerde tutulması önerilmektedir.
Doğumu izleyen ilk 15 günlük süreçte inekler enfeksiyöz hastalıklar ve metabolik bozukluklara karşı oldukça duyarlıdır. Bu dönemde yüksek verimli ineklere vücut rezervinin kullanılmaması için sürekli yem desteği yapılmalıdır. Postpartum dönemde yem  alımındaki artış, enerji alımı ve dengesi açısından önemlidir. Özellikle postpartum 5. haftada yiyecek alımı, ilk haftaya oranla  %50 daha fazla olmalıdır.
Isı stresi östrus öncesi ve gebeliğin erken döneminde, fertiliteyi de etkilemektedir. Yapılan bir çalışmada östrustan sonra soğutma uygulanan ve ısı stresi altındaki ineklerin gebe kalma oranları karşılaştırılmış, bu iki grupta gebe kalma oranı sırasıyla %59 ve %17, 90. günde gebeliği sürdürme oranı ise %44 ve % 14 olarak bildirilmiştir. Bu verilere ek olarak soğutma uygulanan ineklerde uygulanmayanlara oranla sırasıyla östrus süresi 16 saat ve 11.5 saat olarak saptanmıştır. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere ısı stresi altındaki ineklerde östrus süresi kısalmaktadır. Bu durum östrusların takibini güçleştiren önemli sorunlardan birisidir.
Kısaca özetleyecek olursak; prepartum ısı stresi süt verimi, buzağılama performansı ve reprodüksiyonu olumsuz etkilemektedir. Bunlara ek olarak ısı stresi, yeni doğum yapmış ineklerde genel sağlığı etkilemekte, süt verimini azaltmakta ve laktasyon pik zamanını geciktirmektedir.
Hastalıklar
İneklerde süt verimini etkileyen en önemli hastalık mastitistir. Mastitise bağlı meme bezi epitel hücrelerinin sentez yeteneği azalır ve bu hücrelerin kalıcı yıkımına bağlı süt yapımı düşer. Özellikle mastitisin subklinik formunda sütte ve memede gözle görülebilen değişiklik saptanmadığından memedeki sekretorik hücre yıkımı devam eder. Yıkımlanan epitel hücre sayısı ile pozitif korele olarak süt verimi azalır. Bu nedenle subklinik mastitis süt verimi açısından önemlidir.
Besleme ve Su Desteği
İneklerin ihtiyacı olan yem veya su miktarında kısıtlama, süt üretiminin düşmesine yol açar. İneklerde birkaç saatlik su kısıtlaması bile süt veriminde hızlı düşüşe neden olmaktadır.
Büyüme Hormonu
İneklerde süt verimi ile serum büyüme hormonu düzeyi arasında pozitif bir ilişki vardır. Yapılan çalışmalarda süt verimi yüksek ineklerin kan serumunda büyüme hormonu düzeyi yüksek bulunmuştur. Büyüme hormonu süt verimini vücuttaki tüm enerjiyi meme dokusuna kanalize ederek artırmaktadır.
Sağım Aralığı
İnekler genelde 12 saat arayla günde 2 kez sağılmaktadır (35 kg ve üstü  süt veren inekler günde 3 kez sağılmalıdır). İneklerde istenilen süt verimi için sağım aralıklarının eşit tutulması gereklidir. İki sağım arası süre eşit olmaz ise süt verimi düşer.
Sağım Sıklığı
İneklerde genelde günde 2 kez sağılır, sağım sayısının arttırılması süt veriminde belirli bir oranda artışa yol açar. Günlük sağım sayısını 2’den 3’e çıkartmak, ineklerde süt veriminde %10-15 düvelerde ise %15-20’lik artışa neden olmaktadır. Bu artış ilk laktasyon döneminde daha belirgindir ve ilerleyen laktasyon döneminde azalmaktadır. Sağım sayısının arttırılması süt verimi artışına; meme içi basıncı azaltarak, süt yapımında etkili hormonların salınımını uyararak ve kanallarda toplanan sütün sekretorik hücrelerin fonksiyonlarını baskılamasını ortadan kaldırarak neden olur. Sağım sayısının arttırılması, süt yapımını olumsuz etkileyen bazı lokal faktörlerin etkisini de ortadan kaldırmaktadır. Örneğin bir ineğin 2 memesi günde iki kez diğer 2 memesi günde dört kez sağılsın, süt verimi sadece günde 4 kez sağılan memelerde artacaktır.
Meme bezi içerisinde süt yapımını kısıtlayan doğal inhibitör maddeler bulunmaktadır ve  bu maddeler direkt olarak alveoller içindeki sekretorik hücreleri etkileyerek, süt yapımını kontrol etmektedir. Sık sağım ile bu inhibitör maddeler memeden uzaklaştırılmakta ve sonrasında süt yapımı uyarılmaktadır.
Günlük sağım sayısını artırmak, süt veriminde artışa yol açmakla birlikte, birçok yetiştirici bu olaya mesafeli yaklaşmaktadır. Yetiştiricilerin sağım sayısında artışa mesafeli durmasının nedeni, sık sağıma bağlı işgücü ve işçilik giderlerinin artmasından kaynaklanmaktadır. Günlük sağım sayısının arttırılmasının olumsuzluklarından bir başkası da; sağım makinaların etkisine memelerin daha fazla maruz kalması ve sonucunda mastitis riskindeki artıştır. Belirtilen bu dezavantajlara rağmen süt verimi ortalaması yüksek çiftliklerde günde 3 kez sağım yapılması zorunluluktur. Bu durumda hem daha fazla süt verimi sağlanır, hem de mastitis riski azaltılır. Sonuç olarak; sağım sayısı işletmenin ortalama süt verimi, işçilik giderleri gibi bir takım kriterler göz önüne alınarak belirlenmelidir.
Süt Yapım Hızı
Sağım ile birlikte sütün dışarı alınması intra-alveoler basıncı azaltmakta ve yeni sentez edilmiş sütün alveol lümenine taşınmasına yol açmaktadır. Sağımlar arasında süt yapımı devam ettiğinden alvoller içindeki toplanan süte bağlı basınç artışı olmaktadır. Alveol içindeki basınç artışı sonucu alveoler boşluklar maksimum hacme ulaşmakta, süt yapımı durmaktadır. Süt yapımının başlaması için alveol boşluklarında toplanmış sütün boşaltılması gereklidir. Çünkü alveollerde süt toplandığı zaman hücre içinde süt salgısı için gerekli ön maddelerin alımı kimyasal ve fiziksel faktörlerce geciktirilmektedir. Fiziksel faktörler alveollerin aşırı gerilmesiyle etkili olurlar. Bu tür durumlarda alveoler hücrelere daha az kan ve besin gitmekte ve süt yapımı engellenmektedir. Alveollere giden kan akımındaki azalmanın bir başka etkisi ise sentez yan ürünlerinin dışarı atılmasını sağlayan hormonların salımındaki problemlerden kaynaklanmaktadır.
Sütçü ırk ineklerde ortalama süt yapım hızı son sağımdan 10 saat sonra yavaşlamaya başlar ve 35 saat sonra tamamen durur. Bu durum özellikle kuruya çıkartılan ineklerde bazı yönetimsel önlemlerin alınması açısından dikkate alınmalıdır (ineklerin meme loblarının mastitis açısından yakından izlenmesi gibi).
Rezidüe Süt
Rezidüe süt, sağım tamamlandıktan sonra meme içinde kalan süttür. İneklerde memede üretilen toplam sütün yaklaşık %10-20’si rezidüe süttür. Memede kalan rezidüe süt, süt yapımını inhibe eden maddeler içerdiğinden, süt yapımını olumsuz etkilemektedir.

Haber ve dergilerin içeriklerini görebilmek için