İNEKLERDE PERİPARTURİENT DÖNEM MEME SAĞLIĞI BAKIMINDAN EN KRİTİK DÖNEMLERDEN BİRİSİDİR

Geri Dön
İNEKLERDE PERİPARTURİENT DÖNEM MEME SAĞLIĞI BAKIMINDAN EN KRİTİK DÖNEMLERDEN BİRİSİDİR

Prof. Dr. Ayhan BAŞTAN

Periparturient period doğum öncesi ve sonrası 3 haftayı kapsayan süreçtir. Bu dönemde meme içi enfeksiyonlara karşı duyarlılık artışı olmaktadır (bu dönemde laktasyonun diğer dönemlerine göre meme içi enfeksiyon oranı 2-12 kat daha fazladır). Duyarlılık artışının  nedeni: meme başı bakteri yükündeki artış, meme başı kanalındaki koruyucu mekanizmaların ve meme savunma sisteminin zayıflamasıdır (sitokin sekresyonu, antikor üretimi ve nötrofillerin bakterileri öldürücü etkisi azalır). Özellikle erken laktasyon döneminde klinik mastitisler sık şekillenir. Bu nedenle periparturient dönemde yeni meme içi enfeksiyonların kontrolü için kuru dönem yönetimi önemlidir.

Kuru dönem meme sağlığı açısından oldukça kritiktir ve 3 evreye ayrılır.  İlk dönem, kuruya çıkarılmayı izleyen 2 haftayı kapsar. Bu dönemde meme başı kanalında keratin plak oluşumu başlar, meme başı kanalı yavaşça kapanır ve meme alveolleri regrese olur. Orta dönemde (dinlenme dönemi), süt sekresyonu yapan dokular fonksiyonel değildir, memede laktoferin, nötrofil, NAGase ve immunglobulinler (özellikle son döneminde) gibi meme doğal savunma hücre ve salgılarında artış vardır. Üçüncü dönem doğumdan 2 hafta öncesidir. Bu dönemde daha önce dinlenme evresinde olan süt yapan dokular yeniden fonksiyon yapmaya başlar (kolostrum yapımı gibi) ve meme başı kanalını kapatan keratin plak yavaşça çözünür. Özellikle keratin plağın oluşma ve çözünme dönemlerinde, meme içi enfeksiyonlara karşı duyarlılık artışı vardır (enfeksiyonlar genellikle subkliniktir). Oysa kuru dönemin ortasında yeni meme içi enfeksiyon gelişme olasılığı zayıftır ve bu dönemde daha önce şekillenmiş meme içi enfeksiyon ortadan kaldırılır. Kuru dönemin ilk ve son 2 haftasında yeni meme içi enfeksiyonlara sık rastlanmasının nedeni: kuru dönemin başında meme başı kanalında keratin plağın henüz tam olarak oluşmaması, süt yapımının devam etmesi, sonlarında ise keratin plağın çözünmesi ve kolostrum yapımının başlamasıdır. Bu iki dönemde meme başı kanalı kısmen açık olduğundan mikroorganizmalar meme içine kolaylıkla girebilir. O nedenle bu süreçte ineklerin temiz ve kuru bir ortamda barındırılması (doğum bölmelerindeki altlıkların düzenli değiştirilmesi) yeni meme içi enfeksiyonların şekillenmesini önlemek bakımından önemlidir. 

Kuru dönemde yeni meme içi enfeksiyonların şekillenmesinde keratin plak oluşumunun önemli rolü bulunmaktadır. Bazı ineklerde keratin plak oluşumu ya yetersizdir ya da gecikebilir. Keratin plak oluşumu yetersiz veya geciken ineklerde kuru dönem başlangıcında yeni meme içi enfeksiyon riski yüksektir (kuru dönem tedavisi yapılmakla birlikte). Bu nedenle günümüzde kuruya çıkan ineklere kuru dönem tedavisiyle birlikte meme başı kanalını kapatan maddeler de uygulanmalıdır. 

Kuru dönemde (özellikle kuru dönemin ilk ve son 2 haftası) meme savuma sistemi değişik faktörlerin etkisiyle baskılanır.

Periparturient dönemde meme içi enfeksiyonlara karşı duyarlılık artışının en önemli nedeni immunsupresyondur. Yapılan birçok çalışmada meme içi enfeksiyonlara karşı duyarlılığın laktasyon dönemine göre değiştiği ve meme içi enfeksiyonların en sık periparturient dönemde şekillendiği tesbit edilmiştir. 

Gebeliğe ve doğuma bağlı stres enfeksiyona karşı immun yanıtı önemli oranda değiştirmektedir. Bu durumun nedeni gebelikte ve doğum zamanı, kan hormon düzeyindeki değişikliklerdir. İmmun sistemi olumsuz etkileyen hormonlardan en önemlisi kortikosteroidlerdir. Doğum anında kortizol düzeyi 5 kat artmaktadır. Bu hormon lökositlerin fonksiyonları, dağılımı ve toplam sayılarında azalmaya yol açmaktadır. Ayrıca kortizol vücudun ilk savunma hücreleri olan polimorf nüklear lökositlerin (PMN) oksidatif yıkımlama kapasitesini olumsuz etkilemekte ve patojenlere karşı direnci azaltmaktadır.

Doğum sırasında ise adezyon moleküllerinin down regülasyonuna bağlı nötrofillerde fonksiyon bozukluğu görülmekte, bunun sonucu mastitis riski artmaktadır. Bununla birlikte glukokortikoidler kanda T hücre sayısında, meme dokusundaki IgM konsantrasyonunda ve sitokinlerin yapımında da azalmaya yol açarak, meme savunma sistemini olumsuz etkilemektedir. Periparturient dönemde ve doğumu takiben IGF-I düzeyi önemli derecede düşmektedir. İnsülin benzeri büyüme faktörü-I’de (IGF-I) immun sistemin düzenlenmesi sürecinde etkilidir. Bu hormon hücre proliferasyonu, apoptozis ile sitokinlerin salımını düzenlemektedir. 

Periparturient dönemde meme savunma sistemini olumsuz etkileyen bir diğer neden ise oksidatif strestir. Meme parenşiminin hızlı bölünme ve süt yapımının başladığı (kolostrogenezis) dönemde meme dokusunun enerji ve oksijen ihtiyacı ve oksijen tüketimindeki artışa bağlı ise oksijen kökenli maddelerin (serbest oksijen radikalleri) üretimi artar. Serbest oksijen radikallerinin aşırı üretimi doku ve hücrelerde hasar veya ölüme yol açar.

Serbest oksijen radikallerinin belirtilen olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için meme dokusu birtakım enzim ve moleküller üretir. Bu maddeler antioksidan etkili olup, oksidatif stresin neden olduğu hücre ve doku hasarlarını engellemeye çalışır. Antioksidan savunma sistemi ile serbest oksijen radikallerinin üretimi arasındaki denge bozulursa oksidatif stresin etkisi ortaya çıkar.

Oksidatif stesin kontrolü ile mastitis gibi hastalıkların şiddetini azaltmak mümkündür. Geçiş döneminde rasyonlara antioksidan maddelerin eklenmesi veya bunların enjeksiyonu koliform patojenlere bağlı mastitislerin klinik şiddetini azaltır.

Süt ineklerinde peripartum dönemde hastalıklara karşı duyarlılık artışını etkileyen önemli bir diğer faktör de beslenmedir. Çalışma sonuçlarında beslenme ile hastalıklara duyarlılık arasında bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Geçiş dönemi sırasında ineklerde oluşan bazı fizyolojik değişiklikler üzerine beslenmenin önemli etkileri vardır ve bu dönemde beslenme hataları hastalıklara olan duyarlılığı artırmaktadır.

Periparturient dönemde laktasyon döneminin başlaması ile birlikte enerji ihtiyacı aniden artış göstermektedir. Bu dönemde kuru madde tüketimi azalır ve bunun sonucu negatif enerji dengesi şekillenir. Bu evrede toplam vücut glikozunun % 85’i süt yapımı için meme bezince tüketilir.

Erken laktasyon döneminde negatif enerji dengesi sonucu immun sistem baskılanır. Yağ metabolizmasındaki bozukluklar ve ciddi negatif enerji dengesi yağlı karaciğer sendromu ve ketozise neden olur. Karaciğerde aşırı yağ birikmesi humoral savunma faktörlerinin üretimini bozar ve PMN’lerin fonksiyon kapasitelerini azaltır. 

Peri veya postpartum dönemdeki metabolik değişiklikler (özellikle plazma non-esterize yağ asitlerinin (NEFA) ve βOH-bütirat’ın (BHS) kandaki düzeylerindeki artış sonucu PMN’lerin memeye göçü ve fagositik aktivitesi azalmakta ve mastitise karşı duyarlık artmaktadır. Özellikle doğumdan sonraki 1-3. günlerde, BHS düzeyi yüksek (≥1.00 mmol/L) ineklerde izleyen 4 hafta boyunca mastitise duyarlılık artışı, ketozisli ineklerde ise E. coli’ye bağlı klinik mastitis, retentio secundinarum ve metritis riski yükselmektedir.

Periparturient dönemde şekillenen mastitislere sebep olan bakteri türü ülkelere, inek veya düveye göre değişiklik göstermektedir. Bu dönemde yeni meme içi enfeksiyonlara genellikle çevresel mikroorganizmalar (ineklerde koliformlar ve çevresel streptokoklar, düvelerde koagulaz negatif stafilokoklar) neden olmaktadır. Bazı çalışmalarda kuru dönemde ve erken laktasyon döneminde şekillenen mastitislerde genellikle S. uberis izole edilmiştir. Multipar ineklerde düvelere oranla E. coli’ye bağlı ciddi mastitisler şekillenebilir.  Çünkü bu dönemde multipar ineklerde nötrofillerin bakterileri öldürücü etkisi düvelere oranla azdır.

Haber ve dergilerin içeriklerini görebilmek için