Piliç ve yumurta çiftliklerinde iyi bir biyogüvenlik
sağlanması göz korkutucu görünebilir ama dört basit ipucunu takip etmek
yalnızca büyük hastalıklardan korunmak için değil, aynı zamanda genel sürü
sağlığını ve performansını korumaya da yardımcı olabilir.
Son zamanlarda Afrika domuz vebası salgınları, domuz yetiştiriciliği
sektöründe biyogüvenliği vurgularken, yüksek oranda patojenik kuş gribi (HPAI)
gibi hastalıklar da kanatlı hayvan çiftlikleri için biyogüvenlik konusunu
kritik hale getirmiştir. Aşağıdaki dört ipucu; biyogüvenliğin ve sürü sağlığının
desteklenmesine, karların korunmasına yardımcı olabilir.
1)Zorunlu Çiftlik Yönetimi Uygulamaları
Biyogüvenlik, gelişmekte olan bir bölgede veya gelişmiş bir
üretim ortamında, ister tavuk ister yumurta üretimi olsun çiftlikte başlar.
Kanatlı hayvan çiftliğini dış dünyadan ayıran “ayırma hattı” en temel başlangıç
noktasıdır. Çiftliğin çevresini korumak, patojenlere karşı temiz-kirli
bir savunma hattı oluşturur. İnsanlar, kümes hayvanları için en büyük
biyogüvenlik tehdidi olduğundan, kontaminasyon riskini en aza indirmeye yönelik
temel uygulamalar ve tüm ziyaretçilerin bir ziyaretçi defterinde kayıt
oluşturması gerekir. Bu belge, bir sorunun izlenebilirliği durumunda
değerlidir. Ziyaretçilerin biyogüvenlik önlemleri şunları içermelidir:
-Kümeslere
girmeden önce duş almak
-Çiftliğe
özgü, düz tabanlı botlar veya galoş giymek
-Ziyaretçilerin koruyucu tulum giymelerini zorunlu
kılmak.
-Her kümese
dezenfeksiyonu sağlayan banyolar yerleştirilmelidir.
İlk giren ilk çıkar prensibi, piliçlerin tüm yaşam
döngülerinde standart bir uygulama olmalıdır. Bir grubun üretimi
tamamlandığında, altlıklar değiştirilmeli ve bir sonraki grup gelmeden önce
dezenfeksiyon prosedürleri tamamlanmalıdır. Çalışanlar, yaşlı piliçlere
yönelmeden önce genç piliçlere özen göstermelidir, çünkü genç piliçlerin daha
az gelişmiş olan bağışıklık sistemleri, yaşlı piliçlerden daha hassastır. Yem
fabrikasının kamyonları ve çiftliğe giren diğer tüm araçlar için dezenfekte
edici lastik banyosu gereklidir. Üretim bölgesine bağlı olarak, farklı üretim
aşamalarında sürüler bulunan binalar arasında yeterli mesafe 50-500 metre
olmalıdır. Kanatlı kümesi içinde yüksek stoklama yoğunluğu, değişken
sıcaklıklar ve yetersiz hava nedeniyle düşük hava kalitesi, havalandırma, besleme
alanına ve içme suyuna erişim için rekabeti artıran koşullar ile birlikte
strese de neden olacaktır. Yemliklerin ve su ünitelerinin yüksekliklerinin
ayarlanması onlara kolay erişim sağlar ve kirlenmeyi en aza indirir. Altlıkları
çevirmekten kaçının, ancak altlıkları çevirmek gerekirse, yemlik ve sulukları
kaldırın.
2) Yem Hijyeni Sağlama
Yem hijyeni ve koruma stratejileri olmadan, hammaddelerde ve
karma yemde Enterobacteriaceae, küf, maya ve mikotoksinler çiftlikteki yemlere
kolayca girebilir. Yem fabrikası taraması, koloni oluşturan birimler ve mikrobiyaller üzerinde kritik kontrol
noktalarını belirleyebilir ve hammaddelerde, proses hatlarında ve karma yemdeki
potansiyel patojenik tehditleri oluşturabilir. Her kalite kontrol programında
düzenli olarak hammadde örneklemesi ve çiftlikte proses hatlarının, siloların
ve yemliklerin temizliği yapılmalıdır. Proses hatlarındaki biyofilm
sıyrılmalıdır. Yem içerikleri - özellikle işlenmiş hammaddeler - yaygın
mikrobiyal riskler için periyodik olarak analiz edilmelidir. Bu malzemelerin
organik asitler ve sürfektanların sinerjistik bileşimi ve bununla
tamponlanmasıyla, sindirim sisteminin ilk kısmında, gram negatif bakterilere
karşı doğal güçlü bir bariyer oluşur. Ayrıca mikotoksin riskini azaltmak için
çiftlikte dakikalar içinde analiz yapılabilir. Formaldehitin birçok ülkede gıda
hijyeni için kullanılması yasaklandığından, yem hijyenine odaklanan bir
yaklaşım esastır.
3) İçme Suyu Kalitesini Sağlama
Su borularında, nipel hatlarının iç kısmında, depolama
tankında bulunan mikroorganizmalar sonucu
biyofilm tabakası görülebilir. Biyofilm birikmesi nipelleri, bölmeleri
ve filtreleri tıkayabilir, su akışını bozabilir ve patojenik
mikroorganizmaların çoğalması için bir kaynak olabilir. Biyofilme karşı koymak
ve dezenfekte etmek için çiftçiler hidrojen peroksit kullanabilir, suyla
yıkayabilir, klor ve/veya organik asitler kullanabilir. Hidrojen peroksit
biyofilmle mücadelede çok etkilidir. Çok etkili olsa da, klorlama faaliyetinin
etkin olması dozun ayarlanması ile ilişkilidir(etkili klorlama pH bağımlıdır).
Günlük serbest klor seviyeleri kontrol edilmelidir. Hedef seviyeler 3-5 ppm
aralığında ve oksidasyon azaltma potansiyeli 650-700 mV civarında olmalıdır. Su
asitleştiricileri birçok Gram-negatif bakterinin hayatta kalmaya çalıştığı 4ün
altındaki suyun pHını düşürür. Ek olarak, mide seviyesinde asitlerin
ayrışmamış halinin, mideye kontamine yem veya dışkı yoluyla ulaşan gram-negatif
bakteriler üzerinde bakterisit bir etkiye sahiptir. Öncelikle genç kanatlılar
için daha düşük bir pH, pepsin (bir proteaz) en düşük pHda aktif olduğu için
daha iyi protein sindirimini destekler. Mide ve bağırsaklara ulaşan daha az
sindirilmemiş protein, daha iyi bir performans ve daha sağlıklı bir bağırsak
ortamı sağlar. Bunlar Enterobacteriaceae, küf ve maya için standart bir
uygulama olmalıdır.
4) Bağırsak Sağlığını Koruyun
Sağlıklı sürüler için en yüksek biyogüvenlik tehdidi yeni civcivler
geldiğinde meydana gelse de bu durum yaşamları boyunca ortaya çıkar. Biyogüvenlik
büyük oranda dışsal olmasına rağmen, bağırsakta gerçekleşen faaliyetlerle de
bağlantılıdır. Besleme ve içme suyu katkıları patojenlere karşı daha güçlü bir
iç savunmaya destek olur. Özel organik asit karışımları, bağırsak bütünlüğünü
ve bağışıklık sistemini iyileştirerek sağlıklı bir mikrobiyotaya yardımcı
olabilir. Mineraller bağırsak bakterileriyle mücadeleye katkıda bulunur. Örneğin,
yüksek seviyede bakır ile beslemenin (izin verildiğinde), çoğu patojenin
toplandığı arka bağırsaktaki bakterilerin atılmasında etkili olduğunu göstermiştir.
Hidroksiklorür çinko, bağırsak içine giren patojenlere karşı korumak için
bağırsak duvarının güçlendirilmesine yardımcı olur. Zayıf biyogüvenlik,
tekdüzelik, düşük civciv kalitesi, daha düşük yumurtlama oranları ve azalan
büyüme oranı gibi zorluklar, ortaya çıkan ölüm oranlarını artırabilir. Bazı
ülkeler, biyogüvenliğin iyileştirilmesinin daha iyi performans ve daha az
antibiyotik kullanımını desteklemenin yanı sıra, Avian İnfluenza’nın kontrol
edilmesine de yardımcı olduğunu göstermiştir.
Barbara Brutsaert, DVM, is global program manager Poultry
Gut Health, Trouw Nutrition