Geri Dön
Çocukluğunuzdan bu yana bir çiftlikte mi büyüdünüz, hikayenizi biraz anlatır mısınız?
Babam çiftçi olmak istemiş ancak ailesi buna izin vermemiş. Sen okuyacaksın demişler. Dedelerimin her ikisi de çiftçi ama inek beslemiyorlarmış. Sadece başka maksatlarla 3-4 tane inekleri varmış. Daha sonra Lüksemburg’a yerleşmişler ve ben de orada doğmuşum. Hikayem böyle başlıyor. 5 yaşına geldiğimde Hollanda’ya geri döndük ve babam orada koyun çiftliği kurdu. Sonrasında babam Wageningen Üniversitesinde tarım bölümünü okumuş, okurken de çiftliğini açmış ve tarım okulunda öğretmenlik yapmış. Annem de hemşireydi. 14 yaşındayken koyun kırpmaya başladım. İlk işim buydu. 15 yaşındayken ödünç bir jeneratör ile çalışıyordum o jeneratör de bozulunca işim fena dağıldı ve tamirat için param dahi yoktu. Daha sonra veteriner fakültesine başladım. Bu arada kayak eğitmenliği yaptım. Kanada, Amerika ve diğer Avrupa ülkelerinde tarımsal turlar düzenledim ve tur rehberliği yaptım. Bu turlarda çiftçiler arasında çevirmenlik de yapıyordum. Bu sırada çiftçilerin bir takım problemleri hakkında konuşunca, bu iş formatı yavaş yavaş kafamda şekillenmeye başladı.
2 sene süt çiftliklerinde veteriner hekim olarak çalıştım ve bu süreç içerisinde pek çok hastalığı tedavi ettim. Daha sonra, hastalığı tedavi etmekten çok, hastalık çıkmadan önce nasıl önlemem gerektiğini fark ettim. Çalıştığım süre boyunca pek çok ülkelere seyahat ettim ve çiftçilere nasıl yardım edebileceğim konusunda tecrübeler edindim. Bir dönem hayvan ihracatçıları için çalıştım. Suudi Arabistan’a 2 defa 3 ay aralıklarla gittim ve oradaki 600 baş hayvanların ölmeden sağlıklı bir şekilde ihracatını sağladım. İlk Cow Signals çalışmasını 1999 da yaptık.
O zamana gelinceye kadar İrlanda’da projeler yaptım. Ultrason ile uterus kontrolleri konusunda dersler verdik. Mozambik’te çalıştım. Pek çok projelerde bulundum. Daha sonra bu fikir aklıma geldi ve çalışma arkadaşımla ‘bir hayvana bakarak pratik yoldan onların sorunlarını çözmek istedik’. İlk yaptığımız 10 workshop çalışması çok başarılı gidince iş arkadaşım biz bunu neden tüm Hollanda’ya yaymayalım dedi ve daha sonra da tüm Avrupa ülkelerine gittik ve bu şekilde büyüdük.
2003 yılında Cow Signals kitabını yazdık. Bu arkadaşımla 20 sene beraber çalıştık. Sonra yollarımız ayrıldı. O şu anda ahır tasarımında çalışıyor. Büyük ölçüde danışmanlık yapıyor. Ben de daha çok eğitim konusunda çalışıyorum.
İneklerin sinyallerini anlama sürecinizden bahseder misiniz?
Çalıştığım 2 sene boyunca, işlerimiz rutin olarak hastanın yanına gidip onları muayene etmek ve sonrasında tedavi enjeksiyonlarını yapmaktı. Ama hayır bunun olmaması gerekir dedim ve asıl amacımızın hastalığı önlemek olduğunu düşündüm ve bu işe başladım. Adeta her 5 senede bir kademe atlıyorduk. İlk 5 sene çiftçilere eğitim verdik ve bu eğitimin meyvelerini toplamak çok yavaş oldu. Bunu görünce fikir değiştirdik. Bu defa 5 yıl boyunca çiftçilerin danıştığı danışmanlara eğitim vermeye başladık. Bu 5 sene sonunda yine istediğimiz hıza ulaşamayınca bu defa eğitmenleri eğitmeye karar verdik yani hocaların hocası olduk. Şu anda 70 ülkede 500 eğiticimiz var. Son 5 yılda da video üzerinden online eğitime başladık. 20 seneyi böylece tamamladık. Artık önümüzdeki dönemlerde satışa odaklanmak istiyoruz.
Bunu bir kitap olarak mı düşünüyorsunuz yoksa eğitim olarak mı?
Her biri 3 saatlik 10 başlıkta 10 eğitim programımız var. Bunu sattığımız zaman alıcısına 1 yıllık erişim hakkı sağlanıyor. Fransa, Ukrayna ve Hollanda hali hazırda kullanıyorlar zaten. Tabi canlı eğitim her zaman daha iyidir. Önce online eğitim vermeyi ve daha sonraki süreçte de bu eğitimi pekiştirmek için bire bir eğitim vermeyi planlıyoruz.
Bu eğitimleri alan kişiler veteriner hekimler mi yoksa çiftçiler mi?
Şu ana kadar satılan 500 videonun %80’i danışmanlar, %20’si ise çiftçi. Sadece çiftlik sahibinin değil çiftlikte çalışanların da eğitilmesi gerekiyor. Aslında herkesin eğitilmesi gerekiyor. Çiftçilerin ve danışmanların %90’ı en iyi başarı faktörlerinin nerede gizli olduğunu bulup çıkarmayı bilmiyorlar. En iyi çiftçilerin elinde olan pratik detay bilgisi danışanların elinde yok. Bu programı satın alan herkes bu ipuçları ve detaylara sahip olacaklar ve alan kişiler de son derece memnunlar.
Pek çok katılımcının bulunduğu eğitiminizde, katılımcılar bahsettiğiniz bu sinyallerin aslında sürekli gözlerinin önünde olduğunu ancak bunlara dikkat etmediklerini veya anlamlandıramadıklarını söylediler. Siz bunu ilk olarak nasıl keşfettiniz?
Her gün önünden geçtiğimiz ancak fark edemediğimiz şeyler, her zaman vardır. Veteriner hekim olarak 40 tan fazla çiftliğe gitmemin etkisi gerçekten çok büyüktü. Bu çiftliklerden bazıları çok iyi bazıları da aynı çevresel etmenlere ve hayvanlara sahip olmasına rağmen başarısızdı. Bunları iyice gözlemledik ve başarılı olanların bilgisini alıp başarısız olanlara taşıdık. Örnek verecek olursak 10 çiftçiden 2 tanesi çok başarılıdır çünkü iyi gözlem yapar ve fark eder. Ancak diğer 8 çiftçi bunları göremez. Onun için öncelikle bu çiftçilerin gözlerini eğitmemiz gerekir. Ben gittiğim çiftliklerde problemin ne olduğunu soruyorum. Cevap veremediklerinde, onların bazı konuları bilmediğini ve görmesi gerektiğini söylüyorum. İlham alıyorlar ve daha fazla gayret gösteriyorlar.
Bir çiftliğe girdiğiniz zaman nelere dikkat edersiniz?
Bunun için 3 yol göstericimiz var. İlk olarak rumenin doluluk oranına bakarız. İkinci olarak dizlerinde yara olup olmamasına ve son olarak da ayak sağlığına bakarız. Zaten bu 3 gösterge bizi gereken yola ulaştıracaktır. Dünya genelinde nereye giderseniz gidin hayvanların %30’u boş rumen ile geziyorlar, %30’unda diz lezyonları, %20‘sinde de topallıklar görülüyor. Aslında çözüm tekliflerimiz çok ucuz maliyetle yapılabilir. Mesela sulukları haftada 3 defa temizleyin, floresanları silin, temiz hava için kapıları açık tutun, yemi daha sık dağıtın gibi.
Hepimiz bu dünyada yaşayan canlılarız. Ben öncelikle çiftçilere hayvanlara saygı duymalarını tavsiye ediyorum. Biz veteriner hekimlerin asli vazifesi hayvanların refahını sağlamaktır. Genç bir veteriner hekim iken incile el bastım ve onların refahını koruyacağım diye yemin ettim. Şu anda da çitçilerin %20 si gerçekten hayvanlara saygı duyarak bu işi yapıyor. Geri kalanları ise ya parasını ya da o mesleğin kendisine getirisiyle ilgileniyor. Biz bunu değiştirmek istiyoruz. Aslında bunlar için 4 çeşit tip tanımladım. İlki işçilikten tasarrufa düşkün, ikincisi hayvana masraf etmekten kısan, üçüncüsü para odaklı, sonuncusu da statü ve şöhrete düşkün olanlar. Her birine farklı bir şekilde yaklaşmak gerekiyor. Birebir görüşmelerde bu kolay olabiliyor ancak toplu eğitimlerde bunu anlamak zor olabiliyor.
Bu konuda psikolojik eğitim aldınız mı?
Hayır almadım. Veteriner fakültesindeyken psikoloji okumayı düşünüyordum ancak olmadı. Ama bunları yaşayarak öğrendim. NLP, pazarlama ve iletişim ile ilgili konularla ilgilendim. Eğittiğim danışmalara da aynı şeyleri öğretmeye çalışıyorum. Özellikle bazı can yakan soruları kendilerine sormayı ve bunları cevaplamalarını istiyorum. Danışanlarım bazen çok sabit fikirli olup, bir konuya takılıp kalabiliyorlar. Onlara işlerinin yanlış olduğunu anlatıp gösterdikten sonra gerçeklerle yüz yüze getiriyoruz.
Peki, size bu konuda karşı çıkan olmuyor mu?
Evet, elbette oluyor. Onların da kendilerine ait yerleşik inançları oluyor. İyi bir argümanla konuya girip, güzel örnekler verip ve iyi iletişim yöntemleri kullanıp olayı fazla saptırmadan basit anlatım ile mesele çözülebiliyor.
Bunca zamandır yaptıkları şeyleri bir anda tersine çevirmek zordur sanırım!
Hayır, aslında zor değil. İnsanlara bilgileri direk vermek yerine bu bilgileri nasıl verebiliriz sorusunu, Antik Yunanlıların kullandığı retorik şekilde vermeye çalışıyorum. Onları düşünmeye sevk ediyorum. Doğru kelimeleri bularak onların zihnine yerleştirmeye çalışıyorum. Örneğin bugün ‘topal ineğin sütünü içmek normal midir?’ Hadi şu ineğe güzel bir yatak verelim, buzağılar için ‘ana kucağı’ gibi sloganlar. Böyle bir dersten sonra çiftlikteki work shopu yaptığımızda eğitime gelenlerin %90’ının davranışları değişiyor. Videolarımızı izleyenlerin de %70 ‘i biz orada olmasak da davranışlarının değiştiğini belirtiyorlar. Bu videolar Türkçe altyazılı olarak sunulursa bir şekilde de Türkiye’ye girmiş olur ve bundan faydalanabilirler.
Hayvan refahını sağlayıp, çiftliğin kötü şartlarını düzelttiğinizde verim hangi oranda artıyor?
Yılda hayvan başına ilk zamanlarda en az %5 artış kolaylıkla sağlanabiliyor. Bazı uç durumlarda %20 iyileşme de görülebiliyor. Hayvan başına yıllık verimde 10.000 den 15.000 e çıkan verimler de görebildik. Hollanda’da en iyi çiftlikler bizim tasarladığımız ahırlar ile çalışıyor. İyi bir ahır tasarımı ve iyi bir çiftlik tasarımı yaptıktan sonra yönetim de iyi olunca sınır sadece gökyüzü oluyor.
O zaman ne kadar kötü ahır şartlarından başlanılırsa, artış da o kadar iyi mi olur?
Hayır, katılmıyorum. Bence en alt %10 luk dilimdeki yetiştiriciler bu işi yapmaktan men edilmelidir. Çünkü bunlar hayvana zarar vermekten başka bir şey yapmıyorlar. Orta grup ise en iyi potansiyele sahip çiftçilerdir. Çünkü bir sonraki kuşağa daha etkili bir şekilde tecrübe aktarımı yapacaklardır. Daha az hastalık, daha az problem ve daha az iş gücü ile daha fazla verim alacaklardır. En büyük kazanç da fazladan 2 laktasyon elde etmek olacaktır. Bu, üretken ömrün uzatılabilmesine bağlıdır. 3 laktasyondan 5 laktasyona çıkabilirsek, sürüye yeni hayvan alımı da daha uygun maliyetli olacaktır.
Hollanda da en üst %1’lik kısım 5 laktasyonu elde edebilmiştir. Biz de bunu bir hedef olarak görüp, küçük küçük adımlarla ona göre çalışmalıyız.
Hayvan refahını sağladık, koruyucu veteriner hekimliği ön plana çıkardık Bu durumda veteriner hekimlerin iş gücünde bir azalma söz konusu olur mu? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hollanda’daki veteriner hekimler, sadece %30 ilaç satışından para kazanıyorlar. %70 ise çiftliklere gidildiğinde danışmanlık hizmetinden para kazanıyor. Daha önceden bu tam tersiydi. İspanya, Portekiz, Danimarka, Norveç gibi ülkelerde veteriner hekimler eskisi gibi ilaç satamıyorlar, daha çok çiftliklere danışmanlık yapıyorlar. Biz de veteriner hekimi, iyi bir danışman olması için her konuda eğitiyoruz. Sonunda çiftliğin sağlık ve yönetim koçu oluyorsunuz. Parayı da size onun için ödüyorlar. Bunun için mesleğinize iyi çalışmak zorundasınız.
Günümüz süt sığırcılığı için yeni bir trend var mı? Sektör nereye gidiyor?
Robotik sağım ve sensör teknolojisi, ortam şartlarının daha iyi kontrolü amacıyla geliştirilen sistemler, günümüzün trendlerindendir. Ancak önemli olan hayvan hakkında daha fazla şey bilmemiz gerektiğidir. Bütün işleri sensöre devretmek doğru değildir. Sensörler elimizde olsa dahi her zaman hayvanı görmek, tanımak ve yakından ilgilenmek gerekir.