Prof. Dr. Levent Aydın: Ektoparaziter mücadelede yeni bir yaklaşım gerekiyor.

Geri Dön
Prof. Dr. Levent Aydın: Ektoparaziter mücadelede yeni bir yaklaşım gerekiyor.

MSD Hayvan Sağlığı’nın koşulsuz bilimsel desteği ile Bursa´da gerçekleştirilen toplantıda Prof. Dr. Levent Aydın, katılımcılara şunları aktardı:

“Mevsim normallerindeki değişiklikler, göç dalgaları ve daha farklı birçok sebep nedeniyle ektoparazitlerin popülasyonu ve hareketlilikleri artıyor. Bu yüzden ektoparaziter mücadelede yeni bir yaklaşım gerekiyor. Yıl boyunca savunma, yıl boyunca korunma oldukça önemli. Önceden veteriner hekimlerde “baharda korunmayı sıkı tutma ve kışı rahat geçirme” gibi bir anlayış vardı fakat insan sağlığı, hayvan sağlığı ve hatta toplum sağlığı için bu anlayışı terk etmeliyiz.

Küresel iklim değişikliğinin en büyük etkisi iklim kuşakları artık Kuzey’e doğru kayıyor. Örneğin biz, 30 sene önceki Kahire’nin iklim yapısını artık Antalya’da görüyoruz. Giderek ısınıyoruz. Ektoparazitler, yüzde 70 nispi nem ve 22-26 derece sıcaklıkta en ideal üreme potansiyelini yakalar. Coğrafyamızda bu sıcaklıkları yakaladığımız gün sayısı artıyor. Bu yüzden ektoparazitlerin yıl boyu görülme takvimi değişti. Önceden Nisan ile Ekim ayları arasında gördüğümüz sinekleri, keneleri, pireleri artık neredeyse yıl boyu görüyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki sineğin bile yaşama gücü yüzde 90 artmış, önceden 50 yumurta bırakacaksa artık 200 yumurta bırakıyor, torunlarını bile görecek kadar yaşayabiliyor.          Sadece keneler ve sinekler bilinen 1500 patojeni hayvanlara ve insanlara taşıyor. 

Ektoparazitlerin davranış türü değişti. 1968 yılından günümüze Marmara Bölgesi’ndeki kene türlerinde yüzde 85’lik bir artış söz konusu. Bu, çok büyük bir artış. Örneğin Kenya kenesi dediğimiz tür, eskiden de kuşların sırtlarında ülkemize geliyordu fakat ölüyorlardı. Artık ölmüyorlar.

Öte yandan hayvan ve insan hareketleri de bu süreci etkiliyor. Siyasal, toplumsal, ekonomik ve iklime bağlı göçler de yeni hastalıkları beraberinde getiriyor. Yeni ektoparazitler ve vektör hastalıkları keşfederken ayrıca mevcut ektoparazitler ve taşıdıkları hastalıklar da artıyor.

Mevcut hastalıkların yüzde 61’i zoonoz ve her sene yaklaşık 5 yeni hastalık bulunuyor, bunların 3’ü zoonoz. Zoonoz riski de artıyor. Covid gibi zoonoz kaynaklı bir salgın yaşadık, yaşadığımız bu zoonoz kaynaklı hastalıkların devamı gelecektir.

Tüm bu olumsuz senaryoya karşın elimizde, hayvanları uzun süreli koruyabilecek, ektoparazitler ile mücadele edebilecek etkili moleküller var. Bunlardan bir tanesi de fluralaner. Saha ve klinik çalışmalarda bu molekülün etkinliğini destekliyor. Örneğin, bir araştırmaya göre kontrol grubunda bulunan kene sayısı 737 iken müdahale edilmediği için 2213’e çıkıyor. Fluralaner’in kullanıldığı grupta kene sayısı 637’den gelerek sıfırlanıyor, 70. günde koruma oranı hala yüzde 100. Tasmaların kullanıldığı grupta ise tasmalar, 63. günde yüzde 90 etkili iken 84. günde yüzde 75’e geriliyor.


Oral fluralanerle yapılan çalışmalarda pireler üzerindeki öldürücü etkinliği iki saat içinde başlayıp 8. saatte %99.4’e ulaşmıştır. Uyuz vakalarında da antiparaziter etkinliği görebiliyoruz. Yapılan çalışmalara göre uyuz etkenlerine karşı tek bir oral fluralaner dozu, 28. güne kadar tüm köpeklerde deri kazıntılarında akar sayısını ortalama yüzde 98,9 azaltıyor. 56. günde tedavi edilen herhangi bir köpeğin deri kazıntılarında ise hiç görülmüyor.

Veteriner hekimler olarak ektoparazitler ve neden oldukları hastalıklar ile artık daha fazla mücadele etmek zorundayız. Bunu yaparken de sadece kedi veya köpeğin sorumluluğunu değil aynı zamanda sahibinin sağlığının hatta toplum sağlığının sorumluluğunu da alıyoruz. Bu sorumluluğun gereği olarak sahadan ve klinik çalışmalardan elde ettiğimiz deneyim ile hareket edebilmeli ve etkinliği kesintisiz ve uzun sürecek iyi uygulamaları kullanmalıyız.” 

Haber ve dergilerin içeriklerini görebilmek için