Geri Dön
Hayvancılık sektörü ile tanışmanız nasıl oldu?
Aslında Boğaziçi Üniversitesi, Elektronik mühendisliği mezunuyum. Ailemde de yakından uzaktan hayvancılıkla uğraşan kimse yoktu. Babaanne ve dedemin yaşadığı Çankırı Atkaracalar Kurşunlu köyünde, ki babamın çocukluğunun geçtiği yerdir, evin altında küçük bir dam ve içerisinde de bir iki inek vardı. Hayvanlarla tüm tanışıklığım bu kadardı. İneklerle tek temasım ise çocukluğumuzda babaanne ve dedemi ziyarete gittiğimizde o köyde olmuştu.
Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Taciroğlu Şirketler Grubunda çalışmaya başladım. 1986 yılında patronum Ali Zafer Taciroğlu, bana gebe düve ithal edeceğimizi söyledi (Rahmetli Başbakan Turgut Özal zamanında hayvan ithalatına özelleştirme gelmişti). Herkese anlattığım ilginç bir hikâyedir bu; o zamanlar gebe düvenin anlamını bile bilmiyordum. O dönemde Google da yok! Gebe düve ne demektir diye patronuma sormaya da utandım. Sözlüklere baktım; gebe genç inek, tohumlanmaya hazır inek, genç hamile inek gibi karşılıkları buldum ve kafam daha da karıştı.
Bu görev bana verildiği için çalışmalara başladım. ABD’den 5.000, Hollanda’dan yıllar içinde 10-15 bin baş gebe düve hayvan ithalatı yaptım. İthalat ile de kalmadım, sözleşmeli yetiştiricilere Ziraat Bankasından krediler kullandırarak ithal edilen hayvanların dağıtımını yaptım. Bu süre içinde, hem yurt içinden hem de yurt dışından sektördeki hayvan ithalatçıları ve ihracatçılarını tanımış oldum. Hatta Hollanda’dan yapılacak olan hayvan ithalatları ile ilgili olan Veteriner Sağlık Sertifikalarının hazırlanmasında aktif rol oynadım. Sonra sektör değiştirerek Boronkay firmasında Dış İlişkiler Müdürü oldum. Boronkay o dönemde Hollanda’dan çift katlı otobüsler ve çekicilerin ithalatını yapıyordu. Türkiye’deki sorumlu kişi de bendim. Yani Hollandalı firmalarla çalışmaya farklı sektörde yeniden başlamıştım.
1992 yılında Türkiye’de damızlık gebe düve ithalatı patlaması yaşandı. Daha önce kontakta olduğum yurt dışındaki firma yöneticileri beni aramaya başladı. Türkiye’de çalışılacak firma ve müşteri arayışına girmişlerdi. Yurt dışındaki büyük hayvan ihracatçıları Türkiye’den ithalat yapacak firmalar arıyordu. O dönemde oğluma hamile idim ve doktorum aktif olarak çalışmamı yasaklamıştı. İşten ayrılıp evde çalışmaya başladım.
Hollandalılar beni aramaya devam ediyorlardı. Bugünkü Alta’nın başlangıcı olan ve Koepon Holding’in aynı zamanda büyükbaş ihracat firması olan Europon Livestock’un yöneticisi çok iyi bir arkadaşım olduğu için, evden müşteri ilişkileri kurmaya başladım. Evden yaptığım çalışmalarla 6.000 baş hayvan ithalatı gerçekleştirdim. Hayvanları sattırmakla kalmadım, müşterilerin banka akreditiflerinin açılmasını, teminat mektuplarının verilmesini, banka kredileri için evrakları da sağladım. Hollandalı firmanın yöneticisi yakın arkadaşım olduğu için de bu hizmetlerimin karşılığında firmadan hiç bir karşılık talep etmedim.
Hizmetlerim ve çalışkanlığım Hollandalıların çok hoşuna gitti. Koepon Holding’in sahibi Mr. Wijnand Pon bir süre sonra bana iş teklif etti. Türkiye’de bir ortak yatırım şirketi kurulacak, firma adına ithalatlar yapılacak ve düve satışları gerçekleşecekti. Kurulacak firma yine Hollandalılara ait olacaktı. Şirket kuruluşu için Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan gerekli izinleri aldık ve şirket 1996 yılında Coopers&Lybrand tarafından kuruldu. Amaç; Türkiye’ye damızlık gebe düve getirilmesi idi. Fakat hiç unutmadığım bir gündür; vergi levhasını duvara ilk astığımız gün maalesef ki İngiltere’de deli dana hastalığı (BSE) ortaya çıktı. Hemen ardından Hollanda’da deli dana vakaları görüldü. Hollanda bu hastalığın yayılmasına engel olabilmek için aldığı bir kararla tüm hayvan varlığını birden itlaf etti. Bir kaç yıl hiç iş yapamadan şirketin devamını sağladık ama bu arada ben kanser olduğumu öğrendim. Bu süreçte ameliyatlar, kemoterapiler, radyoterapiler derken doktorumun tavsiyesi ile işi bırakmaya karar verdim. Yani bu yatırım şirketi bünyesinde pek bir iş yapamadık maalesef. Sadece bir yükleme gerçekleştirilebildi.
Anadolu Hayvancılık nasıl kuruldu?
Bu süreçte Alta Genetics şirketi bir ABD ve Kanada şirketi idi ama Koepon Holding’in sahibi Mr. Wijnand Pon Alta’nın borsadan hisselerini toplayarak tümüne sahip oldu.
Alta Genetics’in ABD’deki en başarılı International Marketing Direktörü olan Dr. Krish Karihaloo (ki kendisi dünyada embriyo transferi protokolünü ilk defa hazırlayan veteriner hekimdir) bir günlüğüne benimle görüşmek için Türkiye’ye geldi. Ruhumun çalışmaktan besleneceğini ve kendi şirketimi kurarak Alta Genetics’in distribütörü olarak devam etmemi istedi. Dr. Krish’in önerisi ile de Anadolu Hayvancılık şirketini tek başıma kurdum. Daha sonra eşim Korkut Erbuğ’u ikna ederek birlikte çalışmaya başladık. Yıllar içinde evladımız gibi olan Vet. Hek. Namık Savaş da bize katıldı. Çok çalıştık. Kadromuzu sayıca arttırarak gelişmeye devam ettik.
Alta Genetics ile başlarda yılda 5.000 doz sperm ithalatı ile başladığımız işbirliği uzun yıllar devam etti ve Anadolu Hayvancılık bugün Türkiye’nin lider ithalatçı firmalarından biri haline geldi. Fakat bir süredir devam eden anlaşmazlıklar sonucunda Alta Genetics ile ilişkilerimizin eski tadı kalmadı ve ben bitirmeye karar verdim. Kendilerine ‘Bitirme ihtarı’ göndererek distribütörlüğümüzü sonlandırdım.
Yeni bir sayfa açtık diyorsunuz, bu yeni sayfada neler okuyacağız?
Son yıllarda bize çok teklif geliyordu. Bu da zaten bizim ne kadar güçlü ve beğenilen bir firma olduğumuzu gösteriyor. Yeni bir sayfa açtık. Dünyada boğa sperması konusunda lider olan ABS’in Türkiye distribütörü olduk. Bildiğimiz bir konu. Alta’yı bırakmakla üzüldük mü; hayır üzülmedik, ardımıza bile bakmadık. Üzülmektense sevinmeyi tercih ettik. Kendimizi şimdi de ABS Genus’a adadık.
Anadolu Hayvancılık olarak biz sadece boğa sperması ithalatı yapmakla kalmayıp çiftliklerde eğitimler verdik, yurt içi-yurt dışı eğitimlerine katkıda bulunduk. Onlara müşterilerimiz değil, dostlarımız oldular. Desteklerini asla unutamam. Kurulduğumuz andan itibaren yurt dışından damızlık hayvan, dondurulmuş boğa ve koç sperması, embriyo gibi genetik materyal, veterinerlik alet ve ekipmanları, suni tohumlama malzemeleri, pastörizatör gibi makinalar ile kuzu ve buzağı mamalarının ithalatını gerçekleştiriyoruz. Bu ithalatlar, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, İngiltere, Hollanda, Fransa, Almanya ve İtalya’dan yapılıyor. Anadolu Hayvancılık olarak Genus ABS (ABS Global), Groupe Umotest, Coopex Montbeliarde, Alpuro Breeding, Van Drie Group, MVE Chart Biomedical, Dairytech Inc. gibi bir çok firmanın Türkiye yetkili distribütörlüğünü de yürütmekteyiz.
ABS’in Türkiye distribütörlüğü nasıl gerçekleşti?
ABS (American Breeding Service), ABD’nin en eski kooperatiflerinden biridir. ABD’de ABS’in başına Alta’nın beyin takımından Dr. Nate Zwald COO olarak transfer oldu. Bu sektörde yetişmiş ve önemli programları yaratan, uzun yıllardır tanıdığım ve zekâsına hayran olduğum bir kişidir. Bu işin mimarı ve bize distribütörlük teklifini getiren de O’dur. Biz her şartta Alta’yı bırakacaktık. Gelen teklif ile de seçimimizi yapmış olduk.
ABS’den bahseder misiniz biraz?
ABD Tarım Bakanlığı tarafından 3. Dünya ülkelerine uygulanan bir program vardır. Bu program dâhilinde ABD hayvan genetiği ve tarımını tanıtmak için ülkelerden seçilmiş kişileri ülkelerine davet ederler ve firmaları gezdirerek bilgiler verirler. Bu programlara ben yıllar içinde dört kez davet edilmiştim. Bizi devamlı götürdükleri iki firma vardı. Biri ABS diğeri World Wide Sires idi. Hiç bir zaman Alta’ya götürmediler. ABS tartışmasız lider bir firma, Türkiye’de bizi tercih etmeleri ise gurur verdi açıkçası.
ABS, güçlü Ar-Ge yatırımlarıyla dünyada adını duyurmuş bir firmadır. Dünyanın ikinci cinsiyet tayini teknolojisini kendi yatırımlarıyla üreterek dişi sperma üretimini tekelci bir yapıdan kurtarmış ve rekabet koşullarını değiştirmiştir. Sahip olunan en gelişmiş teknoloji ile üretilen cinsiyet tayini yapılmış SEXCEL ürünleri tüm dünyada yalnızca 2 yılda 3 milyon dozun üzerinde kullanılmış ve başarı oranları ile tüm dünyadan takdir toplamıştır. İlk kez bu sene itibariyle Türkiye’de de kullanılmaya başlanacak olan SEXCEL ürünleri, eminiz ki çok ses getirecektir.
Uzun süredir hayvancılık sektörü içerisindesiniz. Politikalarda ve çiftliklerde neler görüyorsunuz?
Çiftliklerde oldukça başarılı veteriner hekimler görüyorum. Bayanlar da var bu başarılı genç isimler arasında. Bayanlar daha çok besleme konusunda çalışıyorlar. Firmalar da ellerini uzatarak, gelişmelerine eğitimlerine destek veriyorlar. Devletin yürüttüğü politikaların devamlılığını bekliyoruz. Üretici 1 kg süt ile 1 kg yem alamıyor. Böyle olunca kaliteli genetik ırkların sunulması da zorlaştı. Devletimizin üreticilerin sorunlarına daha fazla çözümler getirmesini bekliyoruz. Hayvan ithalatı politikaları da böyle. Bu sektörde yatırım yapmış çok önemli iş insanları var. En modern şekilde hayvancılık yapmaya çalışıyorlar ama sürekli bir engel ile karşılaşıyorlar. Devlet, büyük çiftliklerin kurulması için başta destekler verdi, ama bugün bu çiftlikler de kapanmaya başladı.
Birçok süt işletmesi besiciliğe döndü. Sütçülükte kaybedince besiye kayan çok üretici oldu. Sütün fiyatı artmasa da süt ürünlerinin fiyatlarında çok fazla artış oldu. Bazıları da çiftçilik, sütçülükten tamamen çekildiler. Sadece bu işe çok gönül verenler çiftlik yaşamından çıkmak istemiyorlar.
Bilgi birikimleriniz, sahip olduğunu donanımlar ve konumunuz, sizi birçok sivil toplum kuruluşu içinde olmanızı sağladı. Bu faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Bu sektördeki çalışmalarım ne mutlu ki bana bayağı popülerite getirdi. Bu sayede Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Türkiye-Hollanda ve Türkiye-Kanada İş Konseyleri Başkan Yardımcısı oldum. Türkiye-Fransa İş Konseyinin yürütme kurulundayım. Türkiye-ABD İş Konseyindeyim. Ayrıca bir TÜSİAD üyesiyim. Aktif projeler yapıyorum. Sosyal sorumluluk projeleri ile çok ilgiliyim. Özellikle başkanı olduğum Soroptimist International Boğaziçi Kulübü vesilesi ile kadın kooperatiflerine elimi uzatıyor, onlara kaynak bulmaya çalışıyorum. Geçtiğimiz yıllarda AB’den destek aldık ve bu kaynakları kadın kooperatifleri için kullandık. Belediyelerimizden aldığımız desteklerle bu sene de yeni birçok projemiz olacak. Ülkeme iyi bir vatandaş olarak borcum olduğunu düşünüyorum ve bu anlamda yararlı olmaya çalışıyorum.
Hollanda ile uzun yıllar yaptığım ticaretler ve faaliyetler sonucunda Hollanda DBA Dutch Business Association’da (Hollanda Ticaret Odası) yönetim kurulu üyesiyim. Geçen yıl Hollanda Başkonsolosluğu beni “Woman of Orange” olarak seçmişti. Turuncu Hollanda’nın milli rengidir. Bu vesileyle İş Dünyasında Cinsiyet Eşitsizliği’ konusunda bir sunum yaptım. Hollanda’ya küçük firmamla katkılarımın büyük olduğunu düşünüyorum. Yıllar önce de Hollanda Tarım Bakanlığı beni “En Güvenilir Partner” olarak tayin etmişti. Ayrıca birkaç yıl önce Hollanda Dış Ticaret ve Geliştirme Bakanı Sayın Lilianne Plouman tarafından onurlandırıldım. Bunun yanında Washington’da gerçekleştirilen Amerika-Türkiye İlişkileri 35. Yıllık Konferansında da konuşmacı idim ve oldukça üst düzeyde gerçekleşen bu konferansta ABD’de tarım ve hayvancılık alanında bir sunum yapma şansım oldu. Konuşmacılar arasında, o zaman Maliye Bakanımız olan Sayın Mehmet Şimşek ve Türkiye’nin en büyük Holdinglerinin kurucu ve CEO’ları vardı.
Ayrıca Türk Eğitim Vakfı’nı rahmetli Vehbi Koç ile birlikte kuran Sayın Güsel Bilal çok yakın dostumdur. “En büyük ibadet eğitime yapılan katkıdır” demişti ve bu beni çok etkilemiştir. Biz de Anadolu Hayvancılık olarak bu faaliyetler içerisinde yer alarak öğrencilere burslar vermekteyiz.
Ülke hayvancılığına ve sivil toplum kuruluşlarına verdiğiniz önemli destekler var. Asıl konunuz ise suni tohumlama. Peki, suni tohumlamanın önemi nedir bir çiftlik için?
Aslında çiftlik giderlerine baktığınızda giderler içinde en az yer tutan bir girdirir boğa spermasına ayrılan bütçe. Ülkemizde insanoğlunda akraba evliliğini önlemeye çalışırken ve hala başarılı olamazken, büyükbaş hayvanlarda bu akraba evliliğini engelliyoruz. Böylece hayvan hastalıklarına ve akraba evliliklerinden kaynaklanan tüm defektler ve morfolojik bozukluklara engel oluyoruz. Süt sanayine destek vermiş oluyoruz aslında.
Morfolojik bozukluklar süt verimini negatif etkiliyor, suni tohumlama ve eşleştirme ile defektlerden, hastalıklardan koruyoruz, süt verimine destek veriyoruz. Süt sanayi, suni tohumlamayı desteklemeli aslında. Fakat bu kadar faydalı ve yararlı bir iş olan suni tohumlama o kadar zor bir iş haline getiriliyor ki sürekli haksız rekabete uğruyor ve haksızlıklarla karşı karşıya kalıyoruz. Kısaca suni tohumlama konusunda şunu söyleyebilirim: “Bir süt işletmesinin en önemli faaliyet alanlarından biridir suni tohumlama”.
Dergiyi Görmek İçin Tıkla