İzmir Veteriner Hekimler Odası Başkanı Selim Özkan ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, mesleki sorunları, Oda bütçesini nasıl artırdıklarını, Türkiye´de benzeri olmayan kısırlaştırma organizasyonunu ve kamuoyunda katliam yasası olarak adlandırılan sokak hayvanları yasasını ve bu konuya dair çözüm önerilerini konuştuk. Özkan´ın ilgi çeken 2 önemli projesi var. Kentli Patiler ve VetPol.
Özkan, mesleki açıdan sağlık sınıfına alınmak ve sağlıkta şiddet yasası konularının önemine dikkat çekerek Türkiye´de bir Hayvancılık Bakanlığının kurulması gerektiğini savunuyor. Veteriner hekimliği mesleğinin toplumsal bir güç olduğunu belirten Özkan "Biz çok büyük bir gücüz, mesllektaşlarımız bu gücümüzün farkına varsınlar" diyor.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1990 yılında İstanbul Veteriner Fakültesinden mezun oldum. 3 yıl kadar İstanbul´da medikal alanda daha sonra da İzmir´e gelerek gıda ve ilaç firmalarında çalıştım.
2004 yılında kendi işimi kurdum. Önce VetMed Veterinerlik Medikal Ltd. Şti´ni, 2010 yılında da Nota Veteriner Ecza Deposu´nu kurdum. Hem pet hem de kanatlıya sektörüne hizmet verdik ama artık tamamen pet alanında çalışıyoruz.
Nota olarak yurt dışından doğrudan ithal ettiğimiz ürün ve cihazların yanısıra Vet Food tescilli markamız ile süper premium pet mamamız var. Ayrıca, yem katkı olarak ruhsatlanan vitamin mineraller, göz-kulak temizleme solüsyonları ve şampuan üretimlerimiz var. Tamamen pet sektörüne hizmet veriyoruz.
Oda Başkanlığınız nasıl başladı, bu süreçte neler yaptınız?
Oda başkanlığında 3. yılım. İzmir tarihinde ilk defa üye sayısına göre 150-200 kişi katılırken 800´ün üzerinde katılımcıyla seçime girdik. Ciddi bir oy farkıyla seçildik.
Neler yaptınız sorunuza bir çok ilkleri gerçekleştirdik diye yanıt verebilirim. İzmir Veteriner Hekimler Odası olarak eğitime katkı vermeyi öne çıkararak 10 veteriner fakültesine 10 biyokimya cihazı bğışladık. Öğrenciler bu cihazları tanısınlar diye. Fakültelere de bu cihazları verirken sadece İzmir Veteriner Hekimler Odası´nın eğitime katkı projesi dahilinde biyokimyasal cihazı hediye edilmiştir" cümlesini haberlerinde sosyal medyalarında kullanılmasını rica ettik. Sponsor firma veya cihaz markasının kullanılmasını da istemedik reklam olarak anlaşılmasın diye.
Oda Başkanlığına gelince, benim bu mesleğe bir borcum var ve bunu ödemeye geldim. Elimden geldiği kadar, gücümün yettiği kadar....
Biz, seçilip de Oda bütçesini devir aldığımızda akla hayale gelmeyecek kadar cüzi bir bütçe ile karşılaştık . Bu bütçeyi yaklaşık 40 kat artırdığımızı söyleyebilirim. Türkiye´nin ekonomik olarak en iyi odalarından biri haline geldik.
Ne gibi projeler gerçekleştirdiniz?
Türkiye´ye örnek olacak kısırlaştırma projesi gerçekleştirdik. Büyükşehir belediyesi ile bir protokol yaptık 2022 yılında. Serbest çalıışan meslektaşlarımızı da projeye dahil ederek on ayda beş bin köpeğin kısırlaştırılmasını sağladık. Büyükşehir Belediyesi bir bütçe ayırdı bizler de veteriner hekimlerimize hizmet bedeli ödedik. Bu projenin gerçekleştirilmesi için İzmir Veteriner Hekimler Odası olarak iktisadi işletme kurduk. Belediyeler sivil toplum kuruluşları ile protokol yapamıyorlar. İktisadi işletme olması gerekiyordu. Bu işletmenin %100 sahibi İzmir Veteriner Hekimler Odasıdır. Yönetimler gelip geçer, şirketin yönetimi seçilmiş olan Oda yönetim kurulu üyelerinden seçilir ve yetkilendirilir. Tamamen tüm hisseleri İzmir Veteriner hekimler Odasına aittir.
Bu protokolün iki ayağı vardı. Bir yakalama ekibinin oluşturulması diğeri de kısırlaştırma organizasyonunun yapılması. Bir yakalama firması ile anlaştık ve veteriner kliniklerimizle protokoller gerçekleştirdik. Kısırlaştırma yapan kliniklerimiz İktisadi işletmeye faturalandırdılar biz de belediyeye fatura ettik. Bu uygulamanın Türkiye´de benzeri yok gerçekten. Kısırlaştırma yapan veteriner hekimlerimize de hizmet bedellerini ödedik.
Kars´tan, Konya´dan, Kocaeli´nden Diyarbakır´dan ve diğer bölge Oda başkanlarımız bunu nasıl yaptınız diye bizleri aradılar. Nasıl yaptığımızın bilgisini kendileri ile paylaştık. Biz sivil toplum kuruluşu olarak veteriner hekimlerimiz de gönüllü olarak katılıp elimizi taşın altına koyduk. Kliniklerle protokoller gerçekleştirdik. Toplanan hayvanları da her kliniğe eşit olarak dağıtmaya çalıştık. Bunu sokak sokak değil de hayvanların yoğunlaştığı bölgelerde yaparak üremeyi durdurduk. 2023 yılında belediye yönetimleri değiştinden henüz başka bir yeni projeye başlayamadık.
Kamuoyunda oldukça tepki çeken sokak hayvanları yasası hakkında neler söylemek istersiniz?
Şimdi çıkarılan yasa ile "Uyutalım gitsin" diyorlar. Sokağa atılan, terk edilen hayvanlar var. Bunun çözümü ise çok basit aslında. Çipleme uygulamasında süreyi durdurarak sahiplenmenin önünü kapattılar. Vatandaş da ceza ödemek istemiyor üstelik hayvanı sokağa atması da kolaylaştırılmış oldu bu uygulama ile. Çip olmadığı için kim tarafından bırakıldığını da bilemiyorsunuz. Çipli olsa kim tarafından sokağa atıldığını bilirsiniz ve bu kişilere yüksek cezalar verilmelidir. Aynı zamanda da bir daha hiç bir hayvana bakamama cezası verilerek sahiplendiği hayvana bakmayıp sokağa atıyor diye üstü kırmızı çizgi ile çizilmelidir.
Belediyeler tarafında da büyükşehirlerde bütçelerinden %6, ilçelerde ise %3 pay sokak hayvanlarına ayrılmalı, bu yasa zaten var. Bu para sokak hayvanları yerine başka yerlere harcanıyor, doğru kanallar ile harcanmış olsa bu noktaya gelinmezdi. Bu ayrılan bütçeler nerede, doğru kullanılmış mı diye araştırılmalıdır.
Şimdi, 4 milyon hayvanı yakalayacağız, 30 gün ilan çıkacak, sahiplendi sahiplendi, sahiplenmezse uyutacağız ana teması üzerine kurulmuş bir yasa, maalesef ki meclisten geçirildi. Madem ki 4 milyon hayvanı yakalayacağız, bu bütçenin parasını bulacağız, insan kaynağını bulacağız, yeterli olmayan barınaklara koyacağız, her şeyi yapacağız geriye bir kısırlaştırma kalacak zaten. O zaman gelin öldürmeyin, kısırlaştıralım. Çipleme ile de sokağa atılma durdurulabilir, bu kadar basit bir süreç aslında. Yeter ki iyi niyet olsun. Kısırlaştırma operasyonlarında hem belediyenin hem devletin hem de sivil toplumun ve hayvanseverlerin tek başına, maddi manevi altından kalkması mümkün değildir. Türkiye genelinde bir bütün olarak el birliğiyle bu işin yapılması gerekiyor.
Ben bu konuda 2 proje geliştirdim. biri Kentli Patiler, diğeri VetPol´dür.
Kentli Patiler ve VetPol projelerinizi açar mısınız, ne anlama geliyorlar?
Kentli Patiler, Kediler-köpekler şehirlerde sokakta, dükkan önlerinde, mahallede orada burada sokakta bakılıyorlar. Hayvanlar o kadar evcil ki hiç kimseye zararları yok. Burada hayvanseverlere de vatandaşa da iş düşüyor. Bu hayvanın uyutulmasını istemiyorsanız o zaman katkı koymalısınız. Nasıl ki bakamayacağın hayvanı almayacaksan buna da katkı vermelisin. Kentli Patiler kimliği de burada devreye girecek. Sokakta, mahallende, dükkanın önünde baktığın beslediğin kediyi-köpeği sahipleneceksin. Yine sokakta bak ama Kentli Pati kimliği çıkarıp, hayvan çiplenecek böylece sahipli hayvan olarak kimliklendirilecek. Yılda bir kere belediyeye götürüp ücretsiz kuduz aşısını yaptırıp, düzenli iç-dış parazitini yaptırdığınız zaman hem hayvan sağlığını hem de insan sağlığını ve kuduz riskini ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Hayvanları da öldürmüyorsunuz. Kısırlaştırılmış olacağı için de üremeyi durduruyorsunuz. Sokaktaki hayvanın ömrü ortalama zaten 4-5 yıl kadar olduğu belirtiliyor. Bu yöntemle hayvan sağlığı ve insan sağlığı güvence altına alınmış olunuyor.
Sokak hayvanını sokakta sahiplenerek bakımlarını üstleniyorsunuz sadece.
Hayvanın genel sağlık problemi varsa o zaman barınaklarda tedavisi yapılıp rehabilite edilmeli. Hayvan sevmek demek, ben seviyorum demekle olmuyor. Sorumluluklarının yerine getirlmesi lazım. Çiplemenin önünü de açtığınızda evlerde bakılan evcil hayvanların sokağa atılmasını da önlemiş olacaksınız.
VetPol projesi ise bir anlamda kolluk kuvveti ile veteriner hekim işbirliğini içeriyor. Veteriner ve polis işbirliği yani. Yunus olarak adlandırılan polisler nasıl ki motorsikletleri ile bütün şehir içinde geziyorsa bir veteriner hekim ile bir polis mahalle aralarında, park bahçelerde hayvanların gezdirildiği yerlerde gezerek veteriner hekimin elinde çip okuma cihazı ile hayvan sahiplerinden pasaportunu veya çipini okuyarak sahiplendirilmiş olup olmadığını anlayabilir evinde baktığı hayvanı çiplememişse trafik cezası keser gibi 15 gün süre de verebilir, bu süre içinde sahiplenme protokolünü gerçekleştirir aksi takdirde cezası kesilir.
Şimdi bazı hayvan sahipleri bakmak istemediği çiplenmemiş hayvanı sokağa, park ve bahçelere bırakıp gidiebiliyor. Çünkü üzerinde bir çip ile kimlik bilgisi yok. Hayvana da soramıyorsunuz ki senin sahibin kimdi, kim bakıyordu sana diye. Bu nedenlenle kimliklendirme önemli bir konu. O açıdan bir veteriner hekim ve bir polis eşleşmesi ile hem veteriner hekim hem de polis istihdamı da sağlanmış olacak. Böylece, sokağa terk edilmeleri engelliyorsun, kısırlaştırıyorsun, üremeyi durduruyorsun, Kolluk kuvveti olarak VetPol bu işin kontrolünü sağlayacak. Bu durumda veteriner hekimi kim istihdam edecek sorusunu sorabilirsiniz. Polisi Emniyet Genel Müdürlüğü istihdam ediyorsa veteriner hekimi de Tarım Bakanlığı istihdam ederek VetPol biriminde birlikte görev alacaklar.
Kentli Pati projesi ile var olan sokakta baktığımız kedi-köpeği bu şekilde kayıt altına aldık, Kısırlaştırdık, kuduz aşısını ve iç-dış parazit ilaçlarını yaptırdık. Ana sorunlar ortadan kalkınca belli bir süre sonra zaten sokak hayvanı sorunu da ortadan kalkmış olacak.
Hayvanlar konuşamıyor, canlı bir varlık ve hisleri var. Her canlının yaşam hakkı var diyoruz. O zaman yaşam haklarına müdahil olmamız gerekiyor. Veteriner hekim uyutmak için eğitim almıyor. Beşeri ya da veteriner hekim hiç biri, bir canlıyı öldürmek için eğitim almıyor. Yaşatmak ve korumakdır esas.
56 Veteriner Hekimleri Odası ve Konseyimizin bu konuda ortak karar açıklaması var. Biz korumak ve yaşatmak için varız diyoruz. Biz uyutmak istemiyoruz.
Meslekte öne çıkan diğer sorunlar nelerdir?
Mesleğimiz açısından en büyük sorunumuz bizlerin sağlık sınıfının dışında bırakılmak. Tek hedefimiz sağlık ve şidddet yasasında var olan haklarımızı geri kazanmak.
7/24 dağ taş demeden hizmet veren veteriner hekimler, o kadar çok insanla iç içe olan bir meslek grubu ki sadece kamuda çalışanlar olarak ayıramazsınız. Serbest ve kamu çalışanları mesleki açıdan bir bütündür.
Veteriner hekim meslektaşlarımdan bir tek ricam var. Bir kişi 100 kişiyi etkileyebilir. Yaklaşık 40 bin veteriner hekim var 4 milyonu etkilediğimizde toplumsal bir gücümüz oluşuyor. Gücümüzün farkında olalım.
Yaptığımız hizmetlere baktığımızda, ette, sütte, su ürünlerinde, beyaz ette, yumurtada, arıcılıkta, atçılıkta, ilaç sektöründe, virolojide, mikrobiyolojide hayvan sağlığında olduğu gibi gıdada ve toplum sağlığını etkileyebilecek durumlarda hizmet alanlarımız var. "Beşeri hekim insana, veteriner hekim insanlığa hizmet eder" sözünü hatırlatarak veteriner hekimliğin önemini vurgulamamız gerekiyor. Zoonoz hastalıkların %60-70´i hayvansal kaynaklıdır. Bu nedenle veteriner hekimler önemlidir, hayatın tam içindedir. Rahmetli Mareşal Fevzi Paşa´nın sözünü de hatırlıyalım "Eğer veteriner hekimler olmasaydı, biz kurtuluş savaşını kazanamazdık".
En önemli olarak gördüğünüz eksiklikler nelerdir?
Ana sorunumuz belirttiğim gibi sağlık sınıfı ve şiddet yasasıdır. Bu sorunların hepsi Hayvancılık Bakanlığının kurulması ile çözülebilecek durumdadır. Bu genel müdürlük anlamında olmamalıdır, bağımsız bir Hayvancılık Bakanlığı çatısı altında (Tarladan sofraya) birleştirildiğinde politikalar da üretilerek projeksiyonlar yapılabilir. Ülke menfaati için, üreten köylü için, halk için bir şeyler yapabilmek için projeksiyonlar yapılmalıdır.
Yani, Hayvancılık Bakanlığı, sağlıkta şiddet yasası ve sağlık sınıfına alınmak; serbest ve kamu ayırt edilmeksizin bu kapsam içine alınmalıdır. Ana temalar bunlardır, temeli budur, üstüne çatısı zaten kurulur.